27 Aralık 2010 Pazartesi

İktisadi Anayasanın Neresindeyiz?

Siyasal İktisatta Mevcut Durumumuz

Ulusal Planlama ile ilgili olarak iktisatta bugünkü durumu ve 21. Yüzyılda öne çıkacak Plan-Bütçe konseptleri ile ilgili olarak görüşlerimi kısaca belirtmekte fayda mütalaa etmekteyim.

Bugün birçok kesim tarafından tenkit edilen politik faaliyetlerin tenkit nedenlerinin altında yatan en önemli gerçek, bu faaliyetlerin başlangıçta düşünülen vatandaş-devlet arasındaki gönüllü anlaşma ortamına dayandırılamamadan, karar mekanizmasında rol alan kimselerin, kamu çıkarları adı altında, şahsi çıkarlarını kollayabilme imkanı bulabilmelerinden kaynaklanmaktadır. Şahsi çıkarları gözetmek amacıyla giderek artan ölçüde bir kaynak özel kesimden kamu kesimine aktarılma ve kamu görevlilerinin, çıkar çevrelerinin lobi faaliyetleri ile kontrol edilme endişesi her zaman yaşanmaktadır. Bu gibi durumlarda sosyal barış ve huzur bozulmakta, kaynak kullanımında etkinlik ve verimlilik düşmekte ve netice olarak ekonomik kalkınma yavaşlamaktadır.

Diğer taraftan, piyasa şartları oluşmamış politik ekonomi içerisinde rant kollama faaliyetleri iktidarların çeşitli yasal düzenlemeleri ile giderek artmakta ve bu artış, kamu kesimi faaliyetlerinin ekonomi içindeki payı ile parelellik taşımaktadır. Rant kollamayı teşvik eden, piyasa düzeninin işlemesini olumsuz yönde etkileyerek iktisadi ve politik kargaşa yaratan yasal düzenlemelerin önü anayasal düzenlemelerle kesilmelidir. Böylece ortaya çıkabilecek ekonomik rantlar, piyasaya girecek diğer müteşebbisler tarafından paylaşılacak ve sosyal huzur ile birlikte kaynakların daha etkin ve etkili kullanımı sağlanacaktır.

Ülkemizde yıllık bütçeler esas itibariyle kısa ve orta vadeli kalkınma planlarına dayandırılmaktadır. Kalkınma planlarına esas politikalar ise ulusal bütçelerle hayat bulmaktadır.

Milli Vizyon ve Misyon

Yüksek planlama kurulu tarafından belirlenen kalkınma politikaları bir ülkenin vizyonunu ve misyonunu yansıtan en önemli planlama aracıdır. Bugüne kadarki izlenen milli politik-iktisadi vizyonumuzun ve misyonumuzun çok net olmadığını ve bu konu üzerinde de ayrıntılı teorik ve pratiğe yönelik çalışmaların bulunmadığını görüyoruz.

Bir ülkenin vizyonu o ülkenin dünyaya bakış açısını gösterir ve bu bakış altında kendini gördüğü ideal yerdir. Mükemmellikte sınır olmadığı için bu ideal yer öyle bir yerdir ki; vardığınızı zannettiğiniz anda daha çok yapacak işiniz olduğunu görürsünüz. Sizi kendine çeken dinamik bir ışıktır o; her şart altında misyonunuzu ona göre belirlersiniz.

Türk milleti olarak; sosyal, kültürel, politik, teknolojik ve ekonomik vizyonumuzu ve misyonumuzu tam olarak ortaya koyma ve bu vizyon ve misyonumuzu hayata geçirebilmek için stratejiler belirleyecek milli bir teşkilatlanmaya gitmek gereği her zamankinden daha önem kazanmıştır.

Milli bir vizyonun ve misyonun ortaya konmasında ve bunların önemli bir kısmının plan-bütçe yasasıyla adım adım hayata geçirilmesinde bir girdi olmak üzere; vatandaşlarımızın sosyal, ekonomik, kültürel, politik genel tercihlerinin belirlemesi konusunda bilimsel çalışmaların başlatılması ve bu konuda da bir an önce kurumlaşma zamanı çoktan gelmiş bulunmaktadır.

21. Yüzyıla Hazırlık

21. yüzyıl, özellikle bilgi teknolojilerinin yarıştığı bir yıl olacaktır. Bilgisayarın bir tuşu ile ülkemizin ve dünyanın kalp atışlarının parmaklarınızın ucu kadar size yakın olduğunu göreceksiniz. Bilgisayar ortamında 5, 10 milyon kişiye hitap edebileceksiniz. Vatandaşın politik reaksiyonu ve tercihi seçimden seçime değil, bir bilgisayarın tuşlarında bir anda şekillendiğini göreceksiniz. Yüce Meclis, ülkemizin en önemli kurumu olarak, politik tercih ve reaksiyonların an be an değişebileceği böyle bir dinamik ortamda, milli ve evrensel boyutta ortaya çıkabilecek yeni ihtiyaçlara nasıl cevap verebileceğini şimdiden planlamak ve gerekli kurumları oluşturmak zorundadır.

Ne Yapmalıyız?

Politik-iktisadi alanda çalışan her kesime sesleniyorum… Devletle halk arasında gönüllü bir iktisadi mübadele köprüsü kurulabilmek amacıyla anayasal kuralları belirlemek için, uluslararası çalışmalara da örnek olacak nitelikte, bugüne kadar yapılan çalışmaların çok ilerisinde çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Çünkü siyasetin geliştirilmesinin ön şartı, kamu yararını ön planda tutan üstün ahlak sahibi temsilcilerin seçilmesi ile birlikte, devlet ile halk arasında oynanacak oyunun kurallarının ve bu kuralların değiştirilme esaslarının kesin olarak ortaya konması ve bu kurallara uyulmasıdır.

Plan-Bütçe tasarısının üzerine kurulacağı politik iktisadi vizyonumuzu, devletle halk arasındaki iktisadi kamu hizmetlerinin düzenlenmesinde serbest karar verebilme veya gönüllü anlaşabilme derecesini sürekli iyileştiren bir sistemin kurulmasına dayandırmalıyız. Böylece, Demokratik sistemin hastalığı olarak gördüğümüz, hükümetlerin seçim beyannamelerinde açıkça belirtmedikleri ancak hükümete geldikten sonra ortaya koydukları dayatmacı tavırlar önlenebilecek; müdahaleler piyasadaki kişiler arasında gerçek veya potansiyel rant hareketlerini önlemekle sınırlı olacak; bireysel ekonomik güç kırılacaktır. Ancak bunların yapılmasıyla, siyasetin yıkıcı bir iktidar mücadelesi olmaktan çıkacağına inanmaktayız. Bu amaçla, bir sonraki Plan-Bütçe görüşmeleri başlamadan önce, hukuki altyapı olarak, milli birlik ve dayanışma ruhunu kamçılayacak, sosyal huzur ve ekonomik kalkınmada her kesimin güvencesi olacak bir iktisadi anayasa reformunun tartışmaya açılmasını uygun görmekteyiz.


Üretken Devlet ve İktisadi Anayasa Reformu

Politik-iktisadi vizyonumuzu hayata geçirmede en önemli araç olarak Plan ve bütçe tasarısının üzerine kurulacağı iktisadi anayasal reformun hedefi, etkin ve etkili bir “Üretken Devlet”in milletimize hizmet etmesini sağlamak olmalıdır.

“Üretken devlet”, üretiminden toplumdaki herkesimin faydalanabileceği ve yaptığı kamusal üretimi bireysel üretimden daha ucuza mal edebilen devlettir. Politik birimler üzerinde ahlaki baskının etkileri giderek yok olmakta ve “üretken devlet”ten giderek uzaklaşılmaktadır 21. Yüzyıla giren Türkiye, Üretim Devleti anlayışı içerisinde bir iktisadi anayasal altyapı kurmak zorunluluğu kaçınılmaz hale gelmiştir.

Yetkilerini aşarak anayasal-iktisadi sözleşme dışına çıkanlar, yine anayasal sözleşme kapsamında oluşturulacak kurumlarla cezalandırılmalı ve bunları siyasetten tasfiye etmenin yolu açılmalıdır.

Politik iktisadi vizyonumuzu hayata geçirecek en önemli araçlardan biri olarak anayasal iktisadi reform çalışmalarına süratle başlanması gerekmektedir. Bu kapsamda yapılacak çalışmalara örnek olmak üzere:

İktisadi anayasada yer alması gereken başlıca konular

• İktidarların politik iktisadi tercihlerinin, özel teşebbüs üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanılması önlenmelidir.

• Kimin ne için vergi ödediğini bilmek en doğal hakkıdır; bu sebeple dolaylı vergilendirmeden ziyade doğrudan vergilendirmeye yönelik kurumlar kurulmaldır.

• Kaynak kullanımında verimlilik ve etkinliği sağlamak üzere, mali kurumlarımızın ekseriyetinin uzun dönemdeki politik iktisadi çizgileri anayasa ile belirlenmeli ve politik hesaplarla vergi yasalarında sık sık değişikliklere gidilmesi önlenmelidir.

• Anayasa ile devletin yapacağı iktisadi işler belirlenmeli; iktisadi politik karar verme sınırları çizilmeli; alternatif politik kuralların işleyişine açıklık getirilmeli; kişilere, varsa, hangi şartlar altında, ne ölçüde ayrıcalık tanınacağı açıkca gösterilmelidir.

• Vergi çeşitleri ve oranlarının keyfi uygulamalarla değiştirilemeyeceği konusunda vatandaşa anayasal güvence verilmeli; Vergi salma usulleri ve vergi oranları anayasa ile düzenlenmeli; bu oranların yıllar itibariyle nasıl düşürüleceği anayasa ile belirlenmelidir.

• Vatandaşların vergi oranlarını kamu harcamalarından bağımsız olarak düşünme hakkı anayasal düzenlemelerle garanti altına alınmalı; anayasal çerçevede tahsis ilkesi ile toplanan vergi daha sonra genel bütçeye aktarılmamalıdır.

• Toplumda çok tüketilen kamu mal ve hizmetlerinin kaynağı bu mal ve hizmetler için kurulacak fonlardan karşılanmalı; Böylece kamunun bu mal ve hizmetlerin fiyatını arttırması suretiyle giderek özel sektör kaynakları aleyhine kamu harcamalarını arttırmasının önü kesilmelidir.

• Bazı kişi ve gruplara hitap eden teşvikler, kotalar, izinler ve imtiyazlar, milli menfaatleri ilgilendiren özel durumlar dışında, anayasal düzenlemeye tabi tutulmalı ve toplum yararı aleyhine kıtlık rantlarının elde edilmeleri önlenmelidir.

• Anayasal iktisat reformu ahlak üzerine kurulmalı, halkın hürriyet, barış ve rafah içerisinde yaşamasını temin etmek hedef omalıdır. Bu reform sonucu, güçlerini özel amaçları için kullanan kamu görevlilerinin, vicdanları rahatlatacak şekilde cezalandırılmaları için siyasi otoriteden bağımsız anayasal kurumlar kurulmalıdır.

• Açık bütçe uygulamalarını kısıtlayacak tedbirler alınmalı; parasal genişlemenin şartları bilimsel göstergelere dayandırılmalıdır.
 
Şain KESİKMİNARE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder